Gecenin karanlığında bir başına sokaklarda dolaşmak.O esen rüzgarın hissettirdiği hazzı yaşamak. Ve unutmamak için her gece dışarıda yollarda dolaşmak. Aslında benim hayatım buydu. Ben buydum sen istesende istemesende. Ta ki o geceye kadar. Yıldızsız bir geceydi. Yine yollarda yine yalnız dolaşırken karşıma çıktın. Unutamadığım suratın “Bana yardım et” der gibiydi. O yardım çağrısını kabul etmeden geçip gitmek. Bir insana yakışmazdı aslında. Ama ben insan değildim ki. Geriye dönüp baktığımda yalnızca boşluğu gördüm her zamanki gibi sadece boşluğu. Yine kendi içimde hayallerimde takılıp kalmıştım. Yaşam dönme hevesimi kaybettiğim yerde bocalayıp durmak beni yoruyor olsa da. Bir yönden o anı hep yaşamak istiyor gibiyim. Bana ne olduğumu her zaman hatırlatan o an unutmak istediğim ama bir o kadarda unutmak istemediğim bir anı canlandırıyordu. Gözlerimin önünden geçen kurşunlar. Önüme düşüp parçalanan insanlar. Ve onların arasında küçük yalnız bir çocuk. Hayatın acı kırbacını daha çok küçükken tatmış. Ama yaşama sımsıkı tutunmuş bir çocuk. Kendi arasında eğlenen ölmüş insanlar ile oynayan bir çocuk işte o benim. Karşımda o zamanki halimde duruyor. Ve bana bakmanı seyrediyorum. Evet anne seni karşımda görüyorum sana dokunmak istiyorum ama zihnimde canlandırdığım bir hayalden öteye geçemiyorum. Yada geçmeyi istemiyorum. Çünkü beni canavar gibi büyüten o günleri zihnimin en derinlerine yakarak kazıyan. Ve bundan zevk alan sendin. Belki seni gördüğümde seni öldürmekten korkuyorumdur. Bunu kim bilebilir ki. Daha ben bile bilemezken. Öğrenmek için ben bile kendimi zorlamıyorken.